Bundan yaklaşık 10 sene önce arkadaşım, cep telefonu mu yoksa bilgisayar mı alayım diye bana sordu. Şimdiki zamana göre soru çok komik gelebilir. Ama o zaman için üstünde durulması hatta kafa yorulması gereken bir soruydu. Haliyle bizde kafa yorduk, sorduk, soruşturduk ve sonunda arkadaşım cep telefonu almaya karar verdi. Yaklaşık 1000 $ vererek bir cep telefonu aldı. Büyük bir telefondu. Değerini hak edecek kadar büyük… Birkaç arkadaş telefon alıncaya kadar ki bu süre yaklaşık 2-3 yıl, ev telefonlarını aradı. Bu arada herkesin ilgisini çekmeyi tabii ki de başardı. Telefonu koyacak yer bulamayarak…
O günden bugüne çok zaman geçti. Geçenlerde, internet arama motoruna; “teknoloji” yazdığımda, 29.200.000, “bilgisayar” yazdığımda, 35.200.000, “telefon” yazdığımda, 233.000.000, “internet” yazdığımda çıkan 1.470.000.000 yaklaşık sonuç beni epeyce şaşırtmıştı. Bir kelime yazdığınızda, nerelerde kullanıldığının sonuçlarını sayısal olarak vermesi daha önce hiç dikkat etmediğim bir konuydu. Bu durum, son zamanlarda bu kelimelerin neden bu kadar çok kullanıldığını ve hayatımızda neden bu kadar yer kapladığını sanırım açıklıyor.
Bir düşünelim hayatımızda bu kavramlar yokken nasıl yaşıyorduk…
Birçok şey “kas” gücüne dayalı olarak yapılıyordu. Bir bilgi araştırılacaksa “Meydan Larousse” açılır, özenle sayfalar okunur ve altına çizgili kâğıt konulan beyaz temiz bir sayfaya dönem ödevi yazılırdı. Eğer evde bu bilgiye ulaşılamıyorsa, kütüphanelere gidilir, kitaplar karıştırılırdı. Öyle oturduğun yerden bilgiye ulaşamazdın. Tüm bunlar birkaç sayfa yazı için yapılırdı. Mutlaka kalkıp bir şeyler yapman gerekiyordu. “kes, kopyala, yapıştır” ın olmadığı zamanlarda, “bilgi, emek ister” diye bilinirdi.
Öyle önceden insanları her istediğin zaman bulamazdın. İnsanlar sadece yanında birileri varsa konuşurdu… Topluma açık yerlerde, cep telefonları çalmazdı. Çünkü cep telefonu yoktu. “Ev telefonu” da çok nadir çalardı. Hatta daha geriye gidersek “ev telefonu” da yoktu. İki insan karşılıklı oturduklarında sohbet ederdi. Başkalarına “mesaj" yazmazdı. Bu örnekleri çoğaltmayı size bırakıyorum.
O zaman mı daha iyiydi yoksa şimdiki zaman mı? Yoksa her zamanın ayrı bir güzelliği mi var? Birçok şey bilinirdi ve söylenirdi ama bilinenler ve söylenilenler zamanla değişiyor. Bu değişime ayak uydurmalı mıyız? Öğrenmeli miyiz? Sorgulamalı mıyız?
Önceleri teknolojiyi takip ederdim. Gelişmelerden beni haberdar eden, piyasaya yeni çıkan ürünleri ve özelliklerini hatta piyasaya çıkmayı bekleyen ürünleri bana anlatan arkadaşlarım vardı. Ama şu an takip etmekte zorlanıyorum. Her yeni çıkan ürün beni daha az şaşırtmaya başladı. Galiba sistematik olarak duyarsızlaştım. İyi mi yoksa kötü mü oldu bilmiyorum…
Çocukların hepsi, her geçen gün yenilenen teknolojiden haberdar… Piyasaya sürülen en yeni ürünleri biliyorlar hatta piyasaya hangi tarihte çıkacağını bile biliyorlar. Hangi marka telefon iyidir. Hangisinin daha yüksek hafıza kartı var? Kamerası kaç piksel? Bluetooth özelliği var mı? Wireless’i varmı? vs… Sünger gibi beyinleri sayesinde her yeni bilgi (ilgisi dahilinde olan tabii ki) öğreniliyor ve daha sonra uygun yerlerde kullanılıyor. Bu bilgilere sahip olmayanları da anlamakta çok zorlanıyorlar.
Genelde yazdığım yazılarda, tehlikenin varlığından haberdar edebilmek adına, bu konulara çok sık değiniyorum, farkındayım. Ancak her geçen gün bana anlatılan veya gazetelerin üçüncü sayfasında gördüğüm-okuduğum olaylar beni çok üzüyor. İstismara çok açık olan çocukların bu olaylar içinde bilmeden, istemeden yer alması çok rahatsız edici. Başınıza kötü bir olay gelmesini beklemeden, önlem almanız, bu tür bir olay yaşama olasılığınızı oldukça düşürecektir. Bu konuda herkesin duyarlı olması gerektiğini düşünerek birkaç pratik öneri vermek istiyorum;
Çocuğunuza aldığınız telefonun özelliklerini bilin,
Cep telefonunu sadece amacı için kullanmaya teşvik edin, Tabii ki buna teşvik ederken sizin de model olmanız gerekecektir,
Bilgisayar, istediğinizde rahatlıkla görebilmeniz için, ulaşılabilir bir yerde olsun,
Bilgisayar kullanmasına sınırlama getirin,
Eğer yeni bir bilgisayar alacaksanız, diz üstü (taşınabilir olduğundan, saklaması da kolay) almanızı öneririm,
Ve belki de en önemlisi kimlerle iletişim kurduğuna dikkat edin…
Aynı dili konuşmayanlar, teknolojiyi takip edemeyenler, bilgisayarı bilmeyenler; elinde cep telefonu ile dolaşan, e-mail atan, bilgileri download edenleri anlamakta zorlanabilirler. Şunu unutmamak gerekir “ancak onların dünyasına girerek tehlikenin farkında olup, önlem alabilirsiniz.”