Yazılar

Fanatizm



İnsan doğar, büyür ve ölür.

Yok öyle. Bu kadar basit değil. Yumurta ve spermin buluşması meselesine girmeden önce, doğum sancılı başlar. Dokuz ay bilmem kaç küsür gün ekmeğin de suyun da kordondan geldiği o sıcacık ortamdan çıkmak öyle kolay değildir. Hadi çıktın, sıvı oksijene alışık bünyenin bir anda gaz dolu bir ortama uyum sağlaması da kolay değildir. Bu doktor/ebe şaplağıyla olur. Gerçekten ilk nefes alış burada başlar. Sıcacık ortamdan buz gibi, nefes almanın zor, görmenin neredeyse imkansız olduğu ortama gelmek öyle kolay değildir.

Ama yine de hoşgeldin animalia aleminin, chordata şubesinin, mammalia sınıfındaki, primates ana takımı haplorrhini alt takımının simiiformes infra takımda yer alan catarrhini parvoderindeki hominoidea üst familyasının hominidae alt familyasındaki hominini oymağının da hominina alt oymağındaki homo cinsi ve homo sapiens türü de diyebiliriz ya da basit anlatımıyla hoşgeldin bebek. 

Wikipedianın bilimsel anlatımdaki bu sınıflaması gibi birçok sınıflama doğar doğmaz insanın hayatının temelini oluşturur. Bebek olunur, bir ailenin çocuğu olunur, erkek olunur, kız olunur, 1.sınıf öğrencisi olunmadan önce anasınıfı öğrencisi olunur, ağrılı olunur, izmirli olunur, anne-baba olunur, üniversiteli ya da sahte diplomalı doktor olunur. İlla ki bir şey olunur. 

Olunur mu yoksa olur mu ikilemine takılmadan, insan, mutlaka ve mutlaka küçük yaşlarından itibaren bir grubun üyesi olur. Bazen istemeyerek bazen de gönülden isteyerek kendi varoluşunu kuvvetlendirir. Bir gruba aidiyet hissederek yaşamı sürdürmek, insan doğasının en basit kurallarından biridir. Sebebi yine basittir. Grup içinde yaşamak her zaman kolaydır. Yemeğin kolay bulunduğu, aynı fikirlerin paylaşıldığı ortamda insan kendini güvende hisseder ve böylece en temel ihtiyaçlar karşılanır. 

Yine küçük yaşlardan itibaren bir takım taraftarı olmak da insan doğası içinde normal karşılanabilir. Hoş bundan 1000 yıl önce Real Madrid yoktu ama belki bilmediğimiz farklı takımlar vardı. Sporcunun veya sporcuların temsil ettiği renklere, kulübe veya bayrağa bağlı kimseye taraftar denildiği; bunun yanında bir düşünceye, inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyene de mutaassıp, bağnaz ve fanatik denildiği tanımlamada, insanın kendi varoluşunu anlamlandırdığı yer çok önemlidir. 

Para pulla ölçülemeyen bir aşkla, yağmur-çamur demeden yarı yolda bırakılmayan bir takıma karşı söylenen marş da elbette “bu maçı alacaz başka yolu yok!” olacaktır. En nihayetinde maçı sahada para karşılığı profesyonelce oynayıp kazananlarla birlikte, tribündeki taraftar/fanatik de kazanmıştır. Maçtan önce yapılan hesap tutmuştur ve galibiyet sevinci yaşanır. Diğer taraf da maçtan önce aynı düşüncede olsa da onlar olasılık hesabına yakalanmış ve 3 ihtimalden kötü olanı onlara kalmıştır. Yani basit anlatımla bir taraf 1, öteki taraf 0. Karmaşık anlatımla ise biri var öteki yok. Hatta daha da ileri giderek karmaşık ve bilinçaltı yorumuyla “1” erkek ve “0” kadın bile denilebilir.

Tribünde veya ekran karşısında yapılan kötü tezahürattan tutun da, insanların galibiyet karşısında verdikleri tepkilere kadar aslında durum çok basittir. ‘Böyle öğrendimden başlayıp herkes yapıyor ben de yapıyorum’a uzanabilen karmaşık cevap ağındaki asıl sorun insanın varoluşsal boşluğudur.

Son dönemlerde körü körüne bağlanılan ve her alanda bir ayrışma/ayrıştırma olarak karşımıza çıkan fanatizmin aksine, sporun sadece bir oyun olduğu fikrinde ve hissiyatında olan taraftarlara, yanlışa çıkarlarını gözetmeden yanlış diye bağıran ve bilimsel doğruların savunulduğu düşünceye ihtiyaç vardır.